Doğa, insan ruhunun en kadim dostlarından biri. Onun sunduğu renkler, sesler ve ritimler, bizleri kendi iç dünyamıza götüren bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuğun en tutkulu yolcularından biri de kuş gözlemcisi Kuzey Cem Kulaçoğlu. Çocukluk yıllarından itibaren kuşlara duyduğu ilgiyi bir yaşam biçimine dönüştüren Kulaçoğlu, 13 yılı aşkın süredir Türkiye’nin dört bir yanında bu eşsiz canlıların peşinde iz sürüyor. Onun için kuş gözlemciliği yalnızca bir hobi değil; doğaya olan bağlılığını ve çevre bilincini derinleştiren bir yaşam pratiği.
Kuş gözlemciliği, sabır ve özveri gerektiren bir uğraş. Saatlerce beklenen bir an, bazen saniyeler içinde gelip geçiyor. Kulaçoğlu’nun ilk gözlem anılarından biri, ailesiyle çıktığı bir yolculukta karşılaştığı yalıçapkını. “Onun renkleri ve hareketleri gözlerimin önünde dans ederken, bu tutkunun hayatımın bir parçası olacağını anlamıştım,” diyor. O günden bu yana sayısız tür gözlemledi, nadir anlara tanıklık etti ve doğanın ritmini daha yakından hissetti.
Kuşlarla ilk kez karşılaşmak ise bambaşka bir heyecan barındırıyor. Kulaçoğlu’na göre, yıllardır görmek için sabırla beklenen bir türle karşılaşmak derin bir rahatlama hissi yaratırken, beklenmedik bir anda gelen bir “kertiğin” verdiği şaşkınlık tarifsiz. Ancak her yeni gözlem, yalnızca bir türü “görmekten” çok daha fazlası: Kuşları bir numara değil, bir yaşam olarak tanımak ve anlamak.
Doğaya olan yaklaşımını, “Kuşların yanında kendimi onların dünyasına ait bir parça gibi hissetmek en büyük önceliğim,” sözleriyle özetleyen Kulaçoğlu, gözlemlerini yaparken kuşları asla rahatsız etmemeye özen gösteriyor. Kuşların kendisini kabul ettiğini hissettiği anların büyüsüne kapıldığını belirtiyor ve bu sayede onların doğal davranışlarını en saf haliyle gözlemleyebildiğini söylüyor.
Fotoğrafçılık ise onun için gözlem sürecinin bir parçası; ancak asıl amacının kuşların nadir ve özel anlarını belgelemek olduğunu dile getiriyor. Kulaçoğlu, bu sürecin yalnızca sabır değil, aynı zamanda dikkatli bir ön hazırlık gerektirdiğine inanıyor. “Ne kadar uzun süre beklerseniz bekleyin, yeterince hazırlanmadıysanız o anı yakalamanız mümkün değil,” diyerek kuş gözlemciliğinin sabır ve planlamayla yoğrulmuş bir sanat olduğunu vurguluyor.
Gözlemleri yalnızca kişisel bir tutku olarak kalmayan Kulaçoğlu, kuşların yaşam alanlarını koruma bilincini yaymak adına da önemli adımlar atıyor. Ona göre, şehirlerin içinde dahi karga ve serçeden öte bir dünyayla iç içe yaşadığımızı insanlara anlatmak büyük bir farkındalık oluşturabilir. “Doğayı korumak, aslında kendimizi korumaktır,” diyerek, yaşam alanlarının korunmasının insan hayatına olan katkısına dikkat çekiyor.
Ancak doğa dostlarının gözlemleri, çevremizdeki değişimlerin de habercisi. Kulaçoğlu, son yıllarda birçok kuş türünün sayısında azalma gözlemlediğini ve bazı türlerin giderek daha ürkek hale geldiğini belirtiyor. Küresel ısınmanın etkisiyle mevsimlerin değişmesi, yaşam alanlarının daralması ve insan kaynaklı tehditlerin, doğaya geri dönülemez zararlar verdiğini dile getiriyor.
Kuş gözlemciliği, doğayla daha güçlü bir bağ kurmanın kapılarını aralayan bir tutku. Kuzey Cem Kulaçoğlu, bu tutkunun kendisine sunduğu en büyük armağanın, doğayı daha iyi tanımak ve ona karşı sorumluluk duymak olduğunu söylüyor. “Sonbaharı takvimlerden değil, göç eden kuşların kanatlarından öğrenmek, doğayla kurduğum bağın en güzel göstergesi,” diyor.
Onun gözlemlerinde doğa yalnızca bir keşif alanı değil, aynı zamanda sabır, saygı ve farkındalıkla dolu bir yaşam biçimi. Kuzey Cem Kulaçoğlu’nun izinden gidenler için bu yolculuk, kuşların zarif dünyasında saklı olan ilhamı keşfetmekle başlıyor.