
Türkiye’de silahlı şiddet olayları her geçen gün artıyor. Önceki gün 24 saat içinde üç silahlı şiddet olayı yaşandı. Ankara’da Birleşik Metalİş Sendikası’nın şube başkanı Deniz Ilgan, şube sekreteri Erdinç Koç’u tabancayla vurarak öldürdü. Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde bir öğrenci, dekan yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Müjdat Yeşildal’ı tabancayla vurup intihara kalkıştı. Beylikdüzü’nde bir site toplantısında F.K. (46) ile site yöneticisi C.K. (71) arasında çıkan tartışmada F.K. silahla üç kişiyi yaraladı. Olayların ışığında Umut Vakfı’nın verileri de şiddetin arttığını gösteriyor. Vakfın verilerine göre 2024 yılında 3 bin 801 silahlı şiddet olayı yaşandı.
‘ADALETE İNANÇ ZAYIFLADI’
Cumhuriyet’e konuşan güvenlik analisti Burak Yıldırım, konunun üç ana ekseni olduğuna vurgu yaptı. Yıldırım, “Kolluk kuvvetleri asayişle ilgili önlemleri almakta zorlanıyor, kurumsal kapasitesi zayıflıyor. Yargı sistemimiz de suçluları cezalandırma ve rehabilite etme fonksiyonunu yerine getiremiyor. Toplumumuzda adalet mekanizmasının kurumsal bir yapıyla tesis edilebileceğine ilişkin inanç zayıfladı, toplum devlete güvenmiyor. Diğer yandan bireysel silahlanmanın önüne geçilemiyor. Özellikle ruhsatsız silah edinimi önlenemiyor. Emniyet teşkilatının tahminleri her yıl daha da olumsuz bir tablo çiziyor. Silaha erişimin kolaşması ve çeteleşmenin artışı şiddeti daha yaygın bir araç haline getiriyor” dedi.
‘REHABİLİTE GEREKİYOR’
Yıldırım sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Son olarak uzun yıllardır ekonomik ve siyasi krizlerle boğuşan, darbe girişimi ve deprem gibi çok büyük travmaları atlatmakta zorlanan tüm bunların üstüne kasıtlı olarak kutuplaştırılan toplumumuzun psikolojisi iyiye gitmiyor. Nefret ve öfke duyguları giderek yaygınlaşıyor. Sağlık Bakanlığı’na göre yetişkin nüfusunun çok büyük bir kısmı antidepresan kullanıyor ya da yaşamının bir döneminde kullanmak zorunda kalmış. Bireylerin ruh sağlıklarının bu denli bozulması şiddete başvuruyu da arttıran bir etmen.
Tüm bu sorunları aşmak için maalesef bir sihirli değnek yok ancak bu sorunların ortak bir kaynağının olduğunu ve iktidarın yönetim biçimiyle doğrudan ilişkili olduğunu da belirtmek gerek. İktidarın demokratik seçimlerle değişmesi, güçlü bir hukuki sistemin inşa edilmesi, toplumun tüm fertlerinin rehabilite edilmesi gerekmektedir. Bunu bir program dahilinde ve bir takvime sadık kalarak gerçekleştirmek şart.”