3 Aralık 1930 günü; Cumhurbaşkanı Gazi Hazretleri, saat ikide otomobille saraydan hareket ederek, Galatasaray Lisesi’ni gelirler. Galatasaray Lisesi’nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. Daha sonra müdür odasında bir müddet kalarak, okulun genel durumu ve öğrencilerin durumu hakkında konuştular. İmla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..."
Gazi Mustafa Kemal, I·stanbul Galatasaray Lisesi'ni ilk ziyaretinde 2 Aralık 1930Haldun Taner'in Atatürk'ün Galatasaray Lisesi'ne geldiği günü anlatan öyküsünü ilginçtir. Bu anlatımda bir öğrencinin gözünden bir kurtarıcı anlatılır.
Haldun Taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim:
"Ya sekizde ya dokuzda idik. Demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. Mektepte bir telaş, bir kıyamet. Taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanımın, baskısı henüz bitmemiş Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. Talebeler kıvranıyor: 'Ah bir bizim sınıfa girse.'
Hocalar başka telaşta: 'Allah vere bizimkine girmese.' …Atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: Sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor.
Gazi Mustafa Kemal, I·stanbul Galatasaray Lisesi'nde...(2 Aralık 1930)Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. Aklı başında insanlardan duymuştum: 'Bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'İmkânı yok gözlerine bakılamıyor. Çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' Ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. Bütün görebildiğim: Saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...Hepsi bu kadar. Ama çocukluk işte, şeytan dürttü. Ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. A, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. Hatta müdür de bakabiliyordu. Hoca da bakabiliyordu.
Gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. Bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. O gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: Bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. Bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. Bu adam yanıltılamaz, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. Atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. Rahmetli, maiyetindeki kişilerle bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. O, tek başına, ortamızda, eşliğindeki kişiler ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. Atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. Büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. Karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. Atatürk görününce bir alkış koptu. Aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. Atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi. Akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın gündüzlülere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. Geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. Galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, Beyoğlu’nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. E, artık o kadar da olmasın mı?"
Gazi Mustafa Kemal, I·stanbul Galatasaray Lisesi'nde...(2 Aralık 1930)O zamanlar Lise Müdürü ve iki yıl sonra da Kulüp Başkanı olan Fethi İsfendiyaroğlu'nun 8.12.1930 tarihli "Reisicumhur Hazretlerinin Mektebimizi ziyaretleri" hakkında rapor'dan:
“Derslerden sonra mektebin her tarafını, bilhassa müzelerimizi ve konferans salonunu gezdiler… Ve hatıra defterlerini imzaları ile tezyin buyurdular."
İşte bu müzeyi, Galatasaray Liseli, Ruşen Eşref Ünaydın'dan bilgi edinerek gezen armağan ve belgeleri birer birer inceleyen Gazi Mustafa Kemal Paşa şeref köşesinde duran büstü ile harf devrimini yaptığının ayına varmadan yazdırıp imzaladığı mektubunu görünce, Ruşen Eşref'e dönerek:
“Bu kıymetli müzeye fotoğrafım lazım, imzalayıp vereyim" der.
12 gün sonra bir yaveri aracılığı ile gönderdiği boylarına yakın olan fotoğraflarının üzerine Büyük Önder, okul ve kulüp gözetmeksizin büyük bir incelik göstererek şunları yazarak yazarak imzalamışlardır:
"14. XII. 1930 GALATA SARAYA - GAZİ M. KEMAL"
13 Ocak 2025
Ahmet Gürel
ADD Genel Başkan Baş Danışmanı