?>

Yelda Altunal, son olarak ‘Rüzgâr Bizi Götürse’ isimli kısa albümüyle hayranlarının karşısına çıktı

Huzurlu bir ahenk...

Gündem - 3 gün önce

Yelda Altunal, 2020 yılında çıkardığı ilk şarkısı “Kördüğüm” ile önemli bir dinleyici kitlesine ulaşmıştı. O günden bugüne, seri bir biçimde değil ama sağlam adımlarla, kendine güvenen bir şekilde kendi üretimi olan şarkılarını yayımladı. Son olarak ise “Rüzgâr Bizi Götürse” ismini verdiği üç şarkılık kısa albümüyle dinleyicilerinin beğenisini topladı. Müzikle ilgili bir aileden gelen başarılı müzisyen, sanatçılığının yanında bir de akademisyen. Hem de ekonomi alanında dersler veren Altunal, müziğin de akademinin de vazgeçilmez olduğunu söylüyor. Müzik yapabilmesi için akademiye ihtiyacı olduğunu da vurguluyor. Kendisi gibi sesi de dingin, sakinleştirici... Birçok farklı türe kapı aralayan tarzında caz tınılarını hissetmek de mümkün. Birsen Tezer’e hayranlığı, birlikte sahneye çıkma hayali kuracak kadar büyük. Hayranlarıyla iletişimi diğer müzisyenlerden farklı, mektuplaşmalara kadar varıyor. Biz de Yelda Altunal’la yeni çıkan albümü dolayısıyla bir araya geldik ve müziğini konuştuk.

* Çevrenizdeki, sizi tanıyan insanlar kişiliğinizi nasıl tanımlar?

Sanırım insanlar benim neşeli, dengeli, destekleyici ve anlayışlı biri olduğum konusunda hemfikir olurlar. Ama düşündüğümde, bazıları beni mesafeli olarak da tanımlayabilir. Tanışır tanışmaz insanlara kendimi açmayı tercih etmediğimden ve öncelikli karşı tarafı anlamaya çalıştığımdan oluyor bu.

* Bazı şarkılarınızdan, yazdıklarınızdan ve paylaştıklarınızdan sakinlik alıyorum. Dinginlik sizin için ne anlama geliyor?

Teşekkür ederim. Bunu duymak hoşuma gitti. Dinginlik, bana sakinlik ve huzuru çağrıştırıyor. Gündelik hayatımda böyleyimdir sahiden. Ama bu huzur, rastlantısal değil; sürekli emek verdiğim ya da hâlâ emek vermekte olduğum şeylere dair çabamın bir sonucu. Bu sayede, dinginliği sürdürülebilir bir kişisel özellik hâline getirebiliyorum. Pek tabii şarkılarıma da yansıyordur bu.

MÜZİK VE EKONOMİ...

* Müzik ve eğitim verdiğiniz iktisat birbirini nasıl besliyor?

Müziği hayatın ahenkli bir dışavurumu; iktisatı ise hayatı tüm nesnelliğiyle, maddi koşullarıyla ele alan, üretim ilişkilerini ve dağıtım süreçlerini kapsayan bir alan olarak görüyorum. İkisinin çok temel bir ortak noktası var: İnsan ve onun var olma mücadelesi. Akademik ya da müzikal üretimlerim en temelde bu mücadeleyi anlatıyor. Örneğin, şarkılarımdaki genel aşk teması bile bir var olma mücadelesi bence; ayrılıklar da bunun bir parçası. Aynı şekilde, tezlerimde ele aldığım alternatif yaşam biçimleri ve ekonomileri de insanın var olma mücadelesine dair bir arayışı yansıtıyor. İkisi birbirini üretim motivasyonu anlamında besliyorlar.

* Sesinizi nasıl eğittiniz? Ne zamandan beri bu konuda çalışıyorsunuz? Sizi etkileyen yorumcular var mı?

Akademik eğitimim tamamen farklı bir alan olan iktisatta olduğu için sesimi eğitme sürecini akademik çerçevede gerçekleştirme fırsatım olmadı. Ama 2019'dan bu yana belirli aralıklarla, belli bir yöntem ve disiplin içinde olmasa da, şan dersleri alarak bu konuda kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Ben büyük bir Birsen Tezer hayranıyım. İncelikli, kendine has şarkıcılığı ve şarkı sözü yazarlığı bir yana, o sakin, telaşsız genel tavrı, benim de şarkıcılığımda örnek aldığım bir tavır olmuştur. Bir gün onunla sahnede şarkı söylemeyi çok istiyorum. Buradan evrene mesajımı sakin sakin iletiyorum. (Gülüyor)

* Lirik yazmak/beste yapmak arasında hangisinde kendinize daha çok güveniyorsunuz? Hangisini gerçekleştirirken daha çok zorlanıyor, hangisinden daha keyif alıyorsunuz?

Şarkı sözü yazarken kendime daha çok güvenirim ve bu süreçten büyük keyif alırım. Rahmetli babam Behram Altunal da bir şarkı sözü yazarıydı; dolayısıyla bir el verme durumu var. Ama tabii ben bunu biraz kendi meşrebimde yapıyorum. Babamın şarkılarında kendi hayatının yansıması olan kır-kent ikiliği, göç ve sıla hasreti gibi temalar, bende daha çok kentli duygulara, yabancılaşmaya ve içsel sorgulamalara dönüşüyor.

* Şarkı sözlerinden açık bir biçimde yaşadığınız olaylardan esinlendiğiniz izlenimine kapılıyorum. Sizin için bir sağaltım oluyor mu bu üretimler? Peki üretimlerinizi bu şekilde yapmayı mı tercih edersiniz yoksa oturup çalışarak, işin matematiğini düşünerek şarkı yazıyor musunuz?

Kesinlikle oluyor. İlk şarkım Kördüğüm ayrılığımı anlattığım bir şarkıydı ve şarkının yayınlanmasıyla birlikte yaşadıklarım şarkı formunda ve bütünüyle nesneleşerek yabancılaştığım bir ürüne dönüştü benim için. Şarkıyı dinlediğimde, o duygular artık bana ait olmaktan çıkmıştı. Ferahladım. İşin matematiğini ise çok önemsediğimi söyleyemem. Gerçek ya da kurgu genelde içimden geldiği gibi yazıyorum.

* Ben evde vakit geçirmeyi dışarıda vakit geçirmeye tercih edebilen bir insanım ancak günümüzde sosyal medya araçlarının "devamlı dışarıda olup, bir şeyler yapmak" hissi yarattığını da düşünüyorum. Sizin için ev ne ifade ediyor?

Benim için huzurlu olduğum, zorunlulukların çok az ya da hiç olmadığı bir yer. İşimi bitirir bitirmez kaçıp gitmek istediğim, içinde yalnızca bana iyi hissettiren şeyleri tuttuğum bir alan. Müzik aletlerim, kitaplarım, bitkilerim ve sevgilim... İşte bu saydıklarımın olduğu yere ev derim. Zorunluluklardan uzak, sadece varlığımı ve o anın tadını çıkararak yaşadığım bir yer. Ceteris paribus (iktisatçılar anlar), bunların yanımda olduğu bir yerde, ölene dek sessizce, huzur ve neşeyle yaşayabilirim.

* Müzik dışında en çok ilgi gösterdiğiniz sanat dalı hangisi? Neden? Neler yapmayı seversiniz bununla ilgili?

Edebiyat ve sinema. İkisi de bilgimin sınırlı olduğu alanlar bir yandan. Fakat hem okumayı hem izlemeyi çok severim. Sinema konusunda sevgilim, on yıldan fazladır birlikte izlediğimiz filmleri araştırır, seçer ve her seferinde harika analizler yapar. Edebiyat konusunda da aynı üniversitede çalıştığımız akademisyen arkadaşım Derya, son zamanlarda beni okuma konusunda yüreklendiriyor. Her ay bana içinde edebiyat ve şiir kitaplarının olduğu bir okuma listesi hazırlıyor. Onunla yaptığımız edebiyat üzerine sohbetler, kitap önerileri ve tartışmaları çok önemsiyorum. Sağ olsunlar. İnsanın belli konularda güvenebileceği ve kendini emanet edebileceği insanlarla çevrili olması çok hoş.

* Deniz sizin için ne ifade ediyor? Denizsiz bir yerde yaşayabilir misiniz?

İstanbul’da, deniz kıyısında bir hastanede doğmuşum. İçime çektiğim ilk nefes, büyük ihtimalle nemli ve ferahlatıcıydı. Dedem, beni hastanede görmeye geldiğinde kucağında şarkı söylediğimi iddia ediyor. (Gülüyor) Bence o nefesin mest eden, hatta biraz sarhoş edici bir tarafı vardı J

Şanslıyım ki hayatım boyunca İstanbul’un denize kıyısı olan ilçelerinde yaşadım. Bu yüzden deniz, hayatımın vazgeçilmezlerinden biri oldu. Elbette mecbur kalırsam denizsiz bir yerde yaşayabilirim, ama muhtemelen zorlanırım ve bir noktada mutsuz olurum.

* Hırslardan arınmış olduğunuz izlenimine kapıldım, öyle mi? Hangi davranış biçimlerinden hoşlanmazsınız?

Hırslı biri değilimdir evet. Bence ailemin çocukluğumdan bu yana olan sevgi dolu ve destekleyici tavrından, bir de akademik hayatta yönteme dair merakımdan oldu bu. Biraz açıklamaya çalışayım. Şöyle ki kendimle barışık biriyim en temelde. Emek vererek zaman içinde geliştirmeye çalıştığım, olduğum ben kendime yeter geliyor ve kıyasa girmiyorum pek. Herkesin kendi özgün koşullarının karakterini, başarı ya da başarısızlıklarını belirlediği düşüncesini içselleştirmiş vaziyetteyim. Bu da aceleye getirmeden, kendi ritminde bir gelişim sürecini getiriyor insana.

Kabalıktan, incelikli düşünmeyen insanlardan ve bencillikten hiç hoşlanmam; yakınımda böyle biri olmasına katlanamam. Bu yüzden hayatımda çok az insan tutabiliyorum. Çünkü yaşadığımız dönemde, hayatın hızı, derinleşen eşitsizlikler, kültürel farklar ve benzeri pek çok etken, insanları bahsettiğim hallere itiyor ister istemez. İncellikli düşünen ve dayanışmacı biri olarak kalmak için ciddi bir direnç gerekiyor. Bu yüzden, yalnızca bu mücadeleyi verenlerle zamanımı ve içimdeki sevgiyi paylaşmak istiyorum.

"CEVAP VERMEME ŞAŞIRIYORLAR"

* Dinleyicilerinizle iletişiminiz nasıl? Şarkılarınızla ilgili size yazdıklarını okuyor ve cevaplıyor musunuz? Eğer öyleyse nasıl karşılıyorlar?

Çok fazla mesaj ya da mail oluyor ama hızlı bir gözden geçirmeyle aradaki zaman ayrılmış ve emek gösterilmiş olanları ayıklayabiliyorum. Sonrasında iletişime geçiyorum onlarla. Hem teşekkür etmek hem de sordukları soruları cevaplamak için. Çoğunlukla mesajlarının yüzlerce diğeri arasında arada kaynayacağını düşündüklerinden cevap vermeme şaşırıyorlar ama sonra konuştukça tabii ki olması gerektiği gibi normalleşiyor bu durum. Bence nitelikli bir dinleyici kitlem var ve buna çok seviniyorum. Bazen bana yazdıklarının güzelliğini paylaşmak istiyorum ama buna utandığım için kendime saklıyorum çoğu zaman. Çalıştığım okula mektup ya da kitap gönderenler var örneğin. Bu çok özel ve tatmin edici bir şey.

* Bir şarkıyla hayatınızın değiştiği, daha da ünlendiğiniz senaryolar aklınıza geliyor mu? Sizce o ünlülükle nasıl başa çıkarsınız?

Tabii, bu her şarkıcının düşündüğü bir şeydir bence. Bilemiyorum ama başa çıkmakta zorlanacağımı sanmıyorum bir yandan da. Övgüye de yergiye de yerim var. İkisini de değerlendirirken pek çok etkeni hesaba kattığım bir çerçevem var. Çoğu zaman gerçeğe en yakın olanın içinde olduğumu düşündüğüm bir çerçeve bu ve illüzyona dayalı bir ele alışın önünü baştan kesiyor.

"EN ÇOK HOYRATLIK CANIMI SIKIYOR"

* Yaşadığımız ülkede en sık ne canınızı sıkıyor?

Hoyratlık. Kelimenin tam manasıyla. Çocuklara, kadınlara, hayvanlara, doğaya... Canlı ve hayat dolu olan ne varsa hepsine karşı olan o hınç.

Bu hoyratlık, sadece fiziksel bir şiddet ya da zarar verme olarak değil aslında. Duyarsızlık, saygısızlık ve özensizlik... Bir çocuğun gülüşüne, bir kadının özgürlüğüne, bir hayvanın masumiyetine ya da doğanın kendini yenileme çabasına bile tahammülsüzlük var sanki. En ufak bir güzelliği, bir umudu, bir yaşama sevincini törpülemek için sürekli bir acele, bir öfke... Sevgiye, nezakete ve empatiye alan kalmıyor. Hâlbuki hayatın güzelliği; incelikte, özenle dokunmuş ilişkilerde ve yaşadığımız dünyaya duyduğumuz saygıda. Çocukların ihtiyaçlarının karşılanabildiği, kadınların korkmadan yürüyebildiği, hayvanların güvenle nefes alabildiği ve doğanın tahrip edilmediği bir dünya ne güzel olurdu! Böyle bir dünyayı hayal etmek bile insana nefes aldırıyor.

* Neyi daha çok yapabilmeyi dilerdiniz?

Genel olarak keşkeleri az olan biriyim. Memnun olduğum bir geçmişim olduğunu söyleyebilirim. Ama sanki bu daha ziyade kaybedilen bir şeylerin ardından sorulan bir soru gibi. Kaybedilen zaman, gençlik, aşk, artık gerçekleşme imkânı olmayan durumlar/eylemler… Babamla daha çok iletişim kurabilmiş olmayı dilerdim çok net. Çok ortak noktamız olduğunu onu kaybettikten sonra fark ettim. Bunları ve genel hissiyatını, hayallerini uzun uzun konuşmak isterdim.

* Hiç güçsüz hissettiğiniz zamanlar oluyor mu? Nasıl başa çıkıyorsunuz?

Elbette oluyor. Zorluklar karşısında her zaman dimdik ayakta duramayabiliyorsunuz. Hayat, tüm güçlükleriyle sizi sınarken her şeye karşı güçlü görünmeye çalışmak yorucu ve gerçek dışı olabiliyor. Benim bu noktada yaptığım, yaşadığım durumu ve bunun bende yarattığı etkileri kabullenmek oluyor. Ne hissediyorsam, ne yaşıyorsam, olduğu gibi kabul edip yaşıyorum. Bu, zayıflık değil; kendime dürüst oluyorum sadece. Sonrasında, farkına varmadan bir çıkış yolu kendiliğinden beliriyor zaten. O yol, zamana yayılmış bir şekilde, doğal akışında geliyor. İşte bu yüzden, böylesi bir çıkış yolunun güçlü ve kalıcı bir motivasyonu olduğuna inanıyorum. Diğer türlüsünün, yani sorunu yok saymanın ya da güçlü görünmeye çalışmanın motivasyonunun son derece kırılgan olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmıyorum.

* Küçüklüğünüzle karşılaşsanız ona ne tavsiye verirdiniz?

Şu an en çok zorlandığım şey, yeterince öz disiplinimin olmaması. Aynı anda iki işi birden yürütmeye çalışmak, bu durumu daha da zorlaştırıyor. Çok çalışmak da tek başına yeterli olmuyor. O yüzden önce kendime sıkı sıkı sarılır, sonra şöyle derdim: “Disiplinli olmalısın Yelda, kendi zamanını yönetmeyi öğrenmelisin. Büyüdükçe hayat daha da zorlaşacak. Ama bunu şimdi başarırsan, ileride huzurlu ve telaşsız bir hayatın olacak.”

Haftanın Öne Çıkanları

Canbulat, Kıvılcım ve Soyer Aksu galip

2024-12-27 09:06 - Spor

“Kırmızı” sergisi açıldı

2024-12-27 10:05 - Gündem

İdrar rengi neden değişir ve ne anlama gelir?

2024-12-27 10:06 - Gündem

Sendikalar genel grev ve eyleme bugün de devam ediyor

2024-12-27 11:05 - Gündem

Egzersiz ve uyku beyni genç tutuyor!

2024-12-27 11:06 - Yaşam

BES “iş bırakma” eylemi başlatıyor

2024-12-27 12:05 - Kıbrıs

Kasımpaşa'da akşam pazarında konuşan yurttaşlar: Akşam geliyoruz, çöpleri topluyoruz

2024-12-27 12:06 - Gündem

Sterlin 44,25, euro 36,80 dolar ise 35,35 liradan güne başladı

2024-12-27 13:05 - Ekonomi

Annesini tehdit edip zorla parasını aldı: Tutuklandı!

2024-12-27 13:06 - Gündem

'Fındıkkıran' balesi bileti almak için sabahın 5'inde kamp sandalyesiyle kuyruğa gird

2024-12-27 14:06 - Gündem

İlgili Haberler

Atatürk çizgisinde bir ömür: Ali Sirmen, Erdal Atabek ve Özgen Acar

06:05 - Gündem

Milli Piyango yılbaşı çekilişi sonuçlandı: 600 milyon lirayı kazanan numara belli oldu

03:06 - Gündem

Ada karanlığa büründü: Porto Riko'da şebeke arızası

02:06 - Gündem

BRT Ailesi olarak sevdiklerinizle birlikte sağlık, huzur ve bașarı dolu bir yıl dileriz…

02:05 - Gündem

İzmir'de yeni yılın ilk bebeği 'Mahir Deniz' oldu

01:06 - Gündem

Günün Manşetleri

BRT Ailesi olarak sevdiklerinizle birlikte sağlık, huzur ve bașarı dolu bir yıl dileriz…

02:05 - Gündem

KTTO, KDV oranlarındaki artışın geri alınması gerektiğini belirtti

01:05 - Ekonomi

KDV Oranları Tüzüğü geri çekildi

00:05 - Gündem

Cumhurbaşkanı Tatar ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan birbirlerinin yeni yılını kutladı

23:05 - Gündem

6 Milyon TL Lefkoṣa'da

22:06 - Kıbrıs