İktidar zor bir dönem geçiriyor. Asgari ücrete yapılan ve toplumun tepkisini çeken zam, emekli maaşlarına baskılanmış enflasyon rakamlarıyla yapılan zamlar kimseyi mutlu etmiyor. İktidar, kontrollü sıkılaşma ile enflasyonun yaratıcısı olmayan kitleleri ezerek enflasyonu düşürmeyi deniyor. Bunun mutlaka bir tortusu kalacaktır. Aynı zamanda Türkiye’nin 40 yıllık sorunu bölücü terör konusunda “adının konulmasını yasakladıkları bir şey” yürütüyorlar. Bu ortamda, daha önemli ve dikkat edilmesi gereken başka bir konu var: Muhalefet partileri kendi içlerinde sorunlarla uğraşmalı ve bu sorunlarla oyalanmalı siyaseten öne geçmemeli. Bunun için iki yol var.
‘CHP BASKILANIYOR’
Önce CHP iktidar inanılmaz çelişkiler içinde. Terör örgütü lideriyle temasa geçildi, mesajı iktidar ortağı MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli’ye bizzat iletildi. İletenler arasında, iktidarın “terör örgütüyle bağlantılı olduğu” gerekçesiyle Mardin Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden alınan Ahmet Türk de vardı. Devletin, ülkenin, toplumun geleceği konusunda muhatap alıp görüşülen bir kişinin belediye başkanlığından uzaklaştırılması işlemi nasıl yanyana getiriliyor akıl alacak gibi değil. Bu çelişki nasıl açıklanır? Aynı çerçevede CHP’li bazı belediye başkanlarının üzerine de yüründü. Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, inanılmaz bir haksızlığa uğramış durumda. Gelinen süreç bunun saklanamaz kanıtıdır. Yapılanların hukuki değil, siyasi olduğu artık ortaya çıkmış durumda. CHP bu araçla baskılanmaya devam etmektedir. CHP’ye yönelik bir diğer konu ise belediyelere yönelik ekonomik baskılardır. SGK primleri üzerinden belediyelere yüklenmek en azından parti yönetiminin yeni bir yol arayışına girmesini, enerjisini bu yöne aktarmasını gerekli kılıyor. Görünen o ki, ülke tarihi boyunca uygulanan, “devletin devlete borcu sorgulanmaz” mantığı ilk kez AKP iktidarı tarafından gündeme getiriliyor. Çünkü SGK de devletin bir kurumu, belediyeler de. SGK’ye borcu olan başka kamu kurumları da mutlaka var. Ancak iktidar, o kamu kurumlarınna çökmeyi hiç düşünmüyor. Bu noktada CHP de iktidarın kendisine yönelik akla gelen ve gelmeyen her türlü operasyonuna da hazırlıklı olması gerekiyor.
Bir diğer muhalefet partisi İYİ Parti. Elinde operasyon yapılacak bir belediye yok. Ancak parti lideri Dervişoğlu, Öcalan’la yürütülen “şeye” karşı açıktan ve net muhalefet ediyor. Güçlü argümanları var. “Biz DEM Parti ile görüşürüz. Ancak İmralı’nın postacılarıyla niye görüşelim?” tavrını yüksek sesle kamuoyuna duyurdu. Dervişoğlu’nun son dönem tavrı ve duruşu, partisinin oylarına da yansımış durumda. Bu da doğal olarak iktidar partilerini rahatsız ediyor. Son olarak Meral Akşener’in partiye davet ettiği Kürşat Zorlu istifa etti. Telefonlarını kapatmış, mesajlara yanıt vermiyor. Görüştüğümüz partililer, Zorlu’nun AKP’ye geçeceğinden emin konuşuyorlar. Partinin önde gelenlerinden bazı isimlere, “Akşener’in de AKP’ye bir grup milletvekili ile katılacağı iddia ediliyor” anımsatmasını yapınca, “Sanmıyorum, gitmez. O şu ara bizim partinin içiyle uğraşıyor” yorumunu yapıyor.
İYİ PARTİ ‘GERİ GELDİ’
AKP’nin önümüzdeki aylarda kongresi var. Bu kongrede kabinenin değişeceği, parti yönetiminin değişeceği ve kamuoyunda “yükselen parti” havasını oluşturmak için bir grup milletvekilinin katılımının yapılacağı söyleniyor. Bazıları için çok iştahlı bir pozisyon. İYİ Parti’ye bu süreçte bir yüklenme olabileceği açık. İYİ Parti’de de “istifa edilen parti” izlenimi yaratılması, iktidarın en çok istediği nokta. Ancak güvenilir anketlere bakınca İYİ Parti, bir yıl öncesine göre adeta “geri geldi.” Bir noktaya da dikkat çekmek gerek. İzlenimimiz o ki İYİ Parti kadroları da partilerinin “tırtıklanmasına” seyirci kalmayacaklar. Onların da bazı planları var ve bazılarını belli bir noktaya da getirmişler. Değerlendirme şöyle: Belki bir veya iki milletvekili daha gider. Ama partimize katılımlar da olabilir.